Etiket arşivi: satoshi nakamoto

Bitcoin’in 12. yıl dönümü kutlu olsun!

Bitcoin, 12 yıl önce bugün, 3 Ocak 2009 tarihinde piyasaya sürüldü. O günden bugüne Bitcoin, zamanın yüzde 99.98’inde çalıştı.

Bitcoin, 3 Ocak 2009 tarihinde “Satoshi Nakamoto” takma adlı bir kişi veya grup tarafından piyasaya sürüldü. Bu tarihte Bitcoin ağının ilk bloku çıkarıldı.

İlk dönemde Bitcoin çok sınırlı bir çevrede kullanılıyordu. Zamanla adeta bir kartopu gibi Bitcoin’in kullanıcı sayısı giderek arttı. Bugün gelinen noktada Bitcoin sahibi sayısının yaklaşık 100 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Bitcoin cüzdanı sayısı ise 200 milyonu buldu.

Tüm bunların yanında Bitcoin her geçen gün daha fazla konuşulmaya ve fiyat anlamında rekor üstüne rekor kırmaya başladı. Son olarak fiyat, 33,333$’a kadar çıktı ve bu 3 Ocak tarihi ile bir araya geldiğinde çarpıcı bir anlam kazanıyor.

İlk günden beri

  • Fiyat %4,124,999,900 arttı
  • Bitcoin ağı zamanın %99.98’inde çalıştı
  • 603 milyon işlem (tx) yapıldı
  • Bitcoin sahibi sayısı 100 milyon oldu
  • Cüzdan sayısı 200 milyona çıktı
  • 18 milyon 588 bin BTC üretildi
  • Bitcoin blok zinciri boyutu 320 GB’yi geçti

Bitcoin Nasıl, Niçin ve Neden Ortaya Çıktı?

Bitcoin neden ortaya çıktı bunu öğreneceğiz öncelikle Para’nın tarihine, ne işe yaradığına, nasıl kullanıldığına neden olması gerektiğine bakalım. Para ilk kez Lidya Uygarlığında (şuan ki Manisa Salihli ) kullanılmıştır. M.Ö 700 de Lidya Kralı Alyattes in emriyle basılan ilk para takası ortadan kaldırdı. İlk paralar yanları yassı ve oval ve birbirlerine eşit şekilde basılmıştır, ilk paralar darp yöntemiyle basılmıştır. Bugünkü darphanenin ismi de buradan gelmektedir. Tarihin ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’da kurulmuştur. Antik Yunanlılar Perslere karşı kazanılan zafere itafen dünyanın ilk hatıra parasını bastı. M.Ö 200-100 yılları arasında Çinliler deri para kullandı. Günümüzde madeni paralardan daha değerli olan kağıt paralar tarihte ilk kez senet olarak ortaya çıktı. Zamanla bu senetler kağıt paraya dönüştü ve kağıt para ilk kez Çin’de Milattan Sonra ortaya çıktı. Çinliler bu kağıt paraları yüzyıllar boyunca kullandı.

Günümüzdeki kağıt para Avrupa da kullanımı ise ilk kez 1660 yılında İsveç’te oldu. 1668 yılında kurulan İsveç Ulusal Bankası Dünyanın en eski merkez bankasıdır. Bir kaç yıl sonra kağıt para tüm Avrupa’ya yayıldı. 1690 yılında Amerika’da ilk kağıt para basıldı. Bu tarihten günümüze kadar kullanılan güçlü ülke paraları ortaya çıktı. Kağıt paralar insanlar tarafından kopyalanıyor ve sahtesi üretilebiliyordu. Devletler kopyalanmaması için değişik özellikler eklediler ve başarılıda oldular diyebiliriz.

Paranın bazı önemli özelliklerini yazalım; ulaşılabilir olacak, bölünebilir olacak ve herkes tarafından kabul edilecek. Bu kapsamda Nazi kamplarında tane sigara para olarak kullanılmıştır.

Şimdi bütün bunların Bitcoin’le ne alakası var? Paraya baktığımızda sürekli bir ihtiyaçtan ortaya çıkıyor ve insanların hayatını kolaylaştırıyor. Değiş tokuş işini basite indiriyor. Bitcoin’de bu aşamada 3 Ocak 2009’da hayata geçmiştir. Bitcoin ağı Manifestonun yazarı Satoshi Nakamoto‘dur Fakat muhtemelen gerçek ismi değildir. Maksimum bitcoin sayısı 21 milyonla sınırlıdır. İlk bitcoin ile alışveriş 22 Mayıs 2010 tarihinde 10.000 Bitcoin karşılığında pizza alımı ile gerçekleşti. Satoshi nedir peki? En net biçimiyle 100 milyon satoshi eşittir 1 bitcoin. Yani bölünebilir ve ulaşılabilir olmalı dediğimiz para vasıflarını burada sağlıyor. Bitcoin internetin olduğu her yerde kullanılabiliyor. Bölünebiliyor yani çok güzel geleceği olan harika bir para hatta ben dijital altın diyorum. Bir İngiliz atasözü var: “Altın kralların parası, gümüş lortların parası, iradi para kölelerin parası, takasta köylülerin parası” derler.

Yani ben çalışacağım emek ve değer üreteceğim, bu ürettiğim değeri herhangi bir siyasi otorite sınırsız ve sorgusuz bastığı kağıt parçası ile benim tüm enerjimi, emeğimi ve çalışmamı satın alacak. Ben köle olarak itiraz etmeyeceğim. Bana bu parayı veren otorite sahipleri ise sınırlı varlık olan altın ve gümüş sahibi olacak. Ben hiçbir karşılığı olmayan kağıtların sahibi olacağım, bu siyasi otoritelerin izin verdiği kadar para taşıyacağım. Kullanacağım dünyanın başka bir şehrine bunların izin verdiği kadar götürebileceğim. Bu sistem 2008’e kadar çok güzel bir şekilde işledi ve 2008 ‘de ki finansal krizden sonra köleler (bizler hepimiz) ufak ufak uyanmaya başladık. İnsanlar kendi değerlerine sahip çıkmaya başladı yani bitcoin senin benim bizlerin parası. İnsanlığın, insanlık için sömürülemez ele geçirilemez kontrol edilemez (devletler tarafından) bir değer.

Cebimizdeki kağıt parçaların bir değeri yok sınırlı olan varlıkların altın, gümüş ve değerli madenlerin bir değeri var. Bu aşamada dijitalleşen dünyanın değerli madeni bitcoin’dir. Altın ise her zaman halk arasında da güvenli liman olarak bilinir. Şimdi altına bakalım o güvenli limana; altın her zaman altındır, altın kaşık her yerde altın kaşıktır. Altın çamura düşte değeri kaybolur mu? dediğimiz ve bir çok güzel sözlerin söylendiği altının madeni dahi ne kadar olduğu tam bilinmemektedir. Sınırlı diyoruz ancak bildiğimiz kadar sınırlı toprağın kaç metre altında, ne kadar altın var ve dünyanın her yerinde bilebilmemiz mümkün mü?

Ancak Bitcoin 2140 yılına kadar üretilecek ve maksimum 21 milyon adet olacak. Bana göre bu varlığı icat eden insan – grup – ekip – takım artık kim ve kimlerse yüzyılımızın dahisi. Bitcoin, cebinde sınırsız değer taşımak, istediğin yere bu değeri kimseden izin almadan götürebilmektir. Talebe göre değeri belirlenen, herhangi bir otoriteden bağımsız, aracı kurum olmadan (banka) kişiden kişiye transfer edilebilen yani bir kurumun senin kazancına komisyon denilen haraç ile ortak olmadan, daha basitçe söylemek gerekirse; bir e-posta gönderir gibi arkadaşınıza / karşıdaki kişiye gönderebileceğiniz dijital kod.

Bu varlığın değerini bizler belirliyoruz insanlar ne kadar değer katarsa o kadar değerlenecek. Ne kadar talep görürse o kadar kullanılacak. Ne kadar kullanılırsa o kadar kabul edilecek. Bitcoin insanların emeğine gerçek değeri vermek için çıkmıştır.

Yazar: A. Savur

Merkez Bankalarının Dijital Paraları Mı? Yoksa Kripto Paralar Mı?

Ekonomi profesörü Asaf Savaş AKAT, bir köşe yazısında Bitcoin’i, “Saçma sapan uçuk bir proje mi? Doğrusu bilemiyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Gelişmiş ülke merkez bankaları ortalığa böyle para saçarken yeni neslin onların paralarına alternatifi internette üretmesi beni şaşırtmaz.” (“İnternette Devletsiz Para” Vatan Gazetesi-2012) diye tanımlıyor. Asaf Savaş Hoca bir ekonomist olarak, tıpkı emtia paralar gibi devletsizlik iddiası ile yaratılan bu dijital paranın varlığını iki ana fikirde kilitliyor. “Merkez bankalarının kontrolsüz para saçması” ve “yeni nesil”…

Merkez Bankaları ve Yeni Nesil

Krypted U dergisinin ilk sayısında “Blockchain Teknolojisinde Merkezi Otoritenin Teşvik Politikaları”nı tartıştıktan sonra bu sayısında IMF Başkanı Christine Lagarde’ın Singapur’daki Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Zirvesi’nde yaptığı açıklamayla daha da olgunlaşan “merkez bankalarının dijital para yaratma” fikrini anlamaya çalışacağız. Bu konu, merkezi otoritelerden teşvik bekleyen blockchain yatırımcıları ve girişimcileri için de büyük önem arz etmektedir. Çünkü blockchain teknolojisi ile hızlanması muhtemel dijitalleşme sürecinde kontrolü kaybetmek istemeyen kurumların başında gelen merkez bankalarının, dönüşüme de kayıtsız kalmak istemediklerinin farkındayız. Fakat bu adaptasyon süreci için halen bir yol haritası belirlenebilmiş değil. Lagarde da bu yüzden açıklamasında “tartışmaya devam etmeliyiz” diyor. Zaten dijitalleşme süreci G7’de, G20’de, Dünya Ekonomi Forumu’nda, AB’nin kurullarında, IMF’de ve ülkelerin kurumlarında tartışılmaya devam ediliyor. Daha hızlı daha maliyetsiz ve daha güvenli veri transferini isteyen yeni neslin, insanlık 2.0’ın, teknolojiyle bütünleşen girişimcinin dönüşüm talebi için hangi yol haritasının belirleneceğinin ve bu sürece nasıl adapte olunacağının cevabı aranıyor.

Satoshi’nin yol haritası

2008 krizinden sonra Satoshi Nakamoto “A peer to peer electronic cash system” adlı makalesini dijitalleşme sürecindeki yol haritası için paylaştı. Ekonomi ekosistemindeki veri transferi için bir mekanizma yaratan Nakamoto’nun birkaç sayfada yayınladığı iddialarını, yaklaşık on yıldır bir grup kullanıcı deneyimlemeye çalışıyor. Makalesindeki mekanizmasında, merkezlerin itibarı, servisleri, bilgisayarları yerine dünyaya yayılmış dağıtık veri tabanı var. Bu dağıtık veri tabanı mekanizmasıyla, merkezlerin azaltılması ve oluşacak ekosistemin daha maliyetsiz daha hızlı ve daha güvenli olması hedeflenmiş. Ayrıca hedeflerin arasında yer alan, veri arzının (özellikle para arzının) merkezlerin kontrolünden kurtarma çabası, “para saçma” sorunsalı için de ciddi bir çözüm olarak yorumlanıyor.

Satoshi Nakamoto bu makalesini yarattıktan sonra Bitcoin’in dağıtık veri tabanı sağlık, eğitim, ulaşım, lojistik, kültür-sanat vb. alanlarında da bir model oldu ve çeşitli sektörlerde girişimciler projeler yaratarak borsalarda yerlerini aldılar. Bu projeler halen sektörlere cevap vermek için gelişimlerini durmaksızın da devam ettiriyorlar. Fakat Bitcoin’in de mekanizmasında var olan dağıtık veri tabanı, merkezi otoritelerin kontrolünün zayıflamasına hatta devre dışı kalmasına sebep olacağı için yaygınlaşma süreci çok yavaş ilerlemektedir. Bu yüzden Bitcoin’e karşı önerdikleri en net ve en iyi alternatif “Merkez Bankalarının Dijital Paraları” diyebiliriz.

Merkez Bankalarının Dijital Paraları (CBDC)

IMF Başkanı Christine Lagarde, kripto paralarla ile ilgili birçok kez olumsuz uyarılar yaptı ama kripto paraların artık görmezden gelinemeyecek bir gelişimi tamamladığını ve bu süreci görmezden gelemeyeceklerini de ifade etti. Son katıldığı zirvede ise bu dijitalleşme süreci ile ilgili daha net tavsiyesini merkezi otoritelerle ve kamuoyu ile paylaştı:

  • “Merkez Bankaları dijital para üretmelidir”

Konuşmasında tam olarak “Biraz daha açık olayım: Merkez Bankaları kendi dijital paralarını çıkarmalı mı? Bir başka deyişle hesapları doğrudan Merkez Bankaları tarafından oluşturulup vatandaşların ve şirketlerin ödemelerde kullanılabileceği devlet destekli bir dijital para olabilir mi? ‘Mevcut bankacılık sistemindeki para işleyişi de bu şekilde. Ne varki bunda?’ diyebilirsiniz. Öyle ama, aynı kağıt parada olduğu gibi, parayı dijitalleştirme görev ve sorumluluğu özel bir kuruma değil devlete ait olmalı!” diyordu.

Bu açıklama haber portallarına düşer düşmez ciddi etkileşim aldı. Çünkü kripto para da bir dijital paraydı ve IMF başkanı dijital paraların desteklenmesi gerektiğini söylüyordu. Daha önce birçok kez olumsuz görüşün yanında olumlu rapor da yayınlayan IMF için bu açıklama tamamlayıcı gibi göründü. Fakat bu paraların nasıl yaratılacağı daha belli olmadığı için IMF Başkanı’nın açıklaması üzerinden, kripto para ve blockchain için olumlama yapmamız çok zor gibi görünüyor. Bu yüzden yaratılma sürecini daha iyi incelemeliyiz.

Merkez bankaları dijital parayı nasıl üretirler?

Lagarde’ın açıklamasından dijital paraların mekanizmasıyla ilgili çok fazla ayrıntı alamıyoruz aslında. Ama anladığımız kadarıyla, kısmi bir anonim sağlanarak devletin yaratacağı dijital dijital paralar, herkese açılan hesaplarda transfer işlemleri gerçekleştirecek. Bu süreç için daha önce çalışma yapan İŞ Yatırım Uluslararası Piyasa Müdürü Şant Manukyan, merkez bankaların önünde iki farklı yol olduğu iddiasında bulunuyor. Manukyan bu iki yolu da,“Temelde merkez bankaları zaten dijital paraya geçmiş durumda. Bankaların Merkez Bankası hesaplarında tuttuğu para/rezerv dijital para kavramına birebir uyan bir formattadır. Top yekûn dijital paraya geçiş ise söz konusu Merkez Bankasının bu hesapları bankacılık sektörü dışındaki diğer unsurlara yani finans dışı şirketlere ve kişilere açması ile gerçekleştirilebilir. Bu adım sırasında kripto paralarda kullanılan dağınık veri tabanı (DLT) teknolojisi kullanılabileceği gibi merkezi uygulama (CL) sürdürülerek de gerçekleştirilebilir. Hangi teknolojinin tercih edileceği tamamen kullanım kolaylığı, hızı ve maliyetine bağlıdır.” şeklinde özetliyor.

Dağıtık veri tabanı teknolojisi “Bitcoin’e değil altyapısı olan Blockchain’e odaklanalım” dediğimiz mekanizmadır aslında. Daha güvenli bir ağda verilerini saklamak isteyen bu yeni neslin, verilerini merkezlere değil de dağıtık deftere kayıt ettiği bir teknolojidir. Merkezi uygulamalar ise Ripple gibi sistem sahibinin yetkilendirdiği özel merkezlerden yönetilen bir alt yapıdır. Yeni nesil bir merkeze veya özel şirketlere güvenmektense bu verilerin şeffaf bir şekilde düğümlerle (node) dağıtılmasını arzuladığı için dağıtık veri tabanına ciddi ilgi göstermektedir. Çünkü Nakamoto, Bitcoin’in yaratılmasındaki amacının, “merkezlere saldırı olduğunda, merkezler kötü yönetildiğinde, merkezler iflas ettiğinde” değerlerimizin etkilenmeden seyahatine devam edeceği ödeme-veri transfer sistemini yaratmak olduğunu iddia etmektedir. Lagarde ise açıklamasında dijitalleşme sürecinde “merkezlerin kontrolü” vurgusunu yapmasıyla, Satoshi Nakamoto’nun takımından ayrıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu açıklamanın üzerinden çok geçmeden blockchain ve kripto para karşıtı Nouriel Roubini “Why Centrel Bank Digital Currencies Will Destroy Cryptocurrencies” (Neden Merkez Bankalarının Dijital Paraları Kripto Paraları Yok Edecek) başlığı ile bir yazı yayınladı. Roubini yazısında Lagarde’ı refere ederek; orta yolun bulunduğunu, blockchain teknolojisini gerek kalmadan daha hızlı daha maliyetsiz ve daha güvenli bir dijital paraları merkez bankaları ile özel bankalar yaratabileceğini ve bu durumda kripto paraya da ihtiyacın kalmayacağını savunuyordu. Bu detaylandırma Lagarde’ın açıklamalarını daha net anlamamızı ve güçlü merkez bankaları için düşünülen yol haritalarını okumamızı sağlıyor. (Roubini’nin yazısına Ekonomi yazarı Erkan Öz’ün cevap niteliği taşıyan flood’u okumanızı tavsiye ederim. Twitter.com/erkanozz.).

Bu durumda dağıtık veri tabanı teknolojisini tercih etmeyecek muhtemel otoriteler, merkezi çözümlerle yaratılacak dijital paralar için,

1- Bütün vatandaşlara hesap açılabilir

2- Mevcut itibari parayı da dijitalleştirerek arzı tamamen kendileri kontrol edebilir

3- Buna bağlı olarak veriler-işlemler merkezi bir sistemle korunur

4- Aracı servis sağlayıcılar da hizmet sağlayabilir (Örneğin en güçlü adaylar biri Merkez Bankaları ile anlaşma yapan, Ripple).

Yukarıdaki ve buna benzer birçok pratikler merkez bankaları için önemli adımlar gibi görünüyor. İnternetin ve makina kullanımının yaygınlaştığı ekonomide de ciddi katkı sağlayacak olması yadsınamaz bir gerçektir. Merkezi otoriteler paranın dijitalleşmesi ile de verginin koordinasyonunda verimliliğin sağlanması, kayıt dışı ekonominin azalması, ödemeler sisteminin hızının arttırması gibi birçok fayda sağlayacaktır. Fakat blockchain teknolojisini yaratan yeni neslin talepleri bu pratiklerle son bulur mu ?

İnsanlık 2.0 için dijitalleşme süreci

Lagarde’ın önerisi aslında fiili olarak gerçekleşiyor diyebiliriz. Birçok merkez bankasının rezervleri artık dijital olarak tutuluyor. Bankalarımızdaki mevduatların birçoğu da dijital olarak yer alıyor. Fakat yeni neslin, 2008 krizinden sonra aracı finans kurumları olan bankalarla, mevduat sahipleri arasında gerçekleşen acı deneyimler yüzünden merkez bankalarının çözümlerini yeterli görmeyebilir. Çünkü Asaf Savaş hocanın da yazısında bahsettiği gibi Merkez Bankaların “para saçmalarına” çözüm bulmak isteyen bir yeni neslin varlığını gözlemleyebiliyoruz. Lagarde’ın önerisinden veya diğer merkez bankaların açıklamalarından hatta Venezuela-İran gibi ülkelerin dijital para denemelerinden anladığımız kadarıyla merkezi otoritelerinin para arzını sınırlama gibi bir süreç izlemeyeceklerini anlıyoruz. Ayrıca birçok banka ve özel işletmeler artık kendi merkezleri/servisleri/sistemleri ile bilgilerimizin güvenliğini sağlamakta çok zorlanıyor. Sadece finans kurumları değil sosyal medya şirketleri (Facebook’un Google Analytics skandalı), devlet kurumları (Nüfus bilgilerimizin çalınması), sağlık sektörü gibi vb. kurumlar verileri koruyamadığı için dönüşüm isteyen bu yeni nesil, kendini güvende hissetmediğini iddia etmektedir. Bu yüzden merkez bankalarının itibari parayı dijitale taşıma çabasını yeterli bulmalarının zor olduğunu tahmin edebiliriz.

IMF’in liderliğinde olgunlaşan merkezi dijital paralar için bir soru işaretinin de işlemlerin anonimliği konusundaki belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz. Bireylerin yaşamlarındaki veri transferlerininin, bir hukuki problem çıkmadıkça izleme hakkı olmayan merkezi otoriteler tarafından takip edilmesi durumunda, bazı temel hakların güvenliği tartışmaya açılacaktır. Daha fazla özgürlük ve daha fazla yerelleşme isteyen topluluklar açısından IMF Başkanı’nın önerisi bir dönüşüm olarak algılanmayacağı gibi alternatiflere olan motivasyon kaynağını da canlı tutması muhtemeldir. Çünkü para arzını sınırlamayan, güvenlik konusunda merkezlere bağlı olan, anonimlik konusunda yeteri kadar şeffaf olmayan devlet projeleri bu nesil tarafından devamlı sorgulanacaktır.

Aslında kripto paralar ve blockchain teknolojisinin uygulamaları kayıt dışı ekonomi, enerji kullanımı, ölçeklendirme gibi birçok sorunla mücadele ediyorlar. Her geçen gün yeni projeler bu sorunları çözdüklerini iddia etseler de bu sorunların tam olarak çözülemediklerinin farkındayız. Fakat merkezi otoritelerden kaçan ve merkezi otoritelerin çözemediği için yaratılan bu alternatif ekosistemlerin taleplerini karşılayamadan kripto paralara ilgiyi azaltmanın çok zor olacağını tahmin edebiliriz.

Son olarak, bugün kripto paraları yasaklayabiliriz. Blockchainin dağıtık veri tabanı için geliştirdiği modellemeyi yok sayabiliriz fakat yine bir grup insan, daha fazla özgürlük için merkezleri sorgulayacak, uçtan uca yapılan transferin arasındaki aracıları yok etmeye çalışacak daha özgün bir teknoloji peşinde olacaktır. Teknolojiye yön vermek isteyen topluluklar, devletler, kurumlar, bireyler umarım blockchainin arkasındaki talepleri ıskalamazlar. Bu yüzden merkez bankalarının dijital para projelerine yön vermek isteyenlere yeni nesil adına bir mesajı hatırlatabiliriz…

“Blockchaine değil arkasındaki insanlık 2.0’ın taleplerine odaklanalım.”

Kaynak: Süleyman Girgin

Satoshi Nakamoto’ya Ait Hesaptan Gizemli Mesaj

Satoshi’nin hack’lendiği iddia edilen bir platformdaki hesabında hareketlenme yaşandı.

Bir zamanlar Bitcoin’in yaratıcısı Satoshi Nakamoto’ya ait olan bir P2P küresel ağı hesabından 1 kelimelik bir durum güncellemesi yapıldı.

Paylaşım yapılan hesap Nakamoto’nun eski e-posta adresi satoshin@gmx.com’a bağlı bulunuyor. Bu hesaptan 2009 yılında ilk Bitcoin yazılarının yayımlandığı görülüyor. Bazı iddialara göre bu hesap 2014 yılında hack’lendi. Satoshi 2010 yılında sırra kadem basmıştı ve o zamandan beri Satoshi’den haber alınamadı.

Dün hesaptan “nour” yazıldı ve paylaşıldı. İfadenin ne anlama gelebileceği hakkında tartışmalar devam ediyor, bazılarına göre manipülasyon yapmak için Nakamoto’nun adı kullanılıyor olabilir. Urbandictionary.com’da “nour” kelimesi şöyle tanımlanmış:

Bir kişinin tanıştığı en şefkatli insan. Oldukça zeki, komik ve hassas. Biraz kendini kaybetmiş ve hayattan ne beklediğini ya da nasıl ulaşabileceğini bilmiyor. Biraz inatçı ve diğer insanların tavsiyelerine kulak asmıyor. O güldüğü zaman bütün sorunlarınızı unutuyorsunuz, size sarıldığında hiçbir zaman hissetmediğiniz kadar güvende hissediyorsunuz.

Başka bir olasılık ise Arapça “nur” yani “ışık” anlamında yazılmış olması. Bu dört harfin yazılmasının dışında hesap ayrıca Wagner Tamanaha adında bir profil ile yakın zamanda arkadaş olmuş. Tamanaha olayın ardından “öyle görünüyor ki Satoshi yeniden ortaya çıktı ve beni incelemeye başlayabilirler.” ifadelerini içeren bir tweet attı.

Nakamoto’nun aniden ortadan kaybolması Nakamoto’nun kim ya da kimler olabileceği konusunda birçok efsanenin ortaya çıkmasını sağladı. Bildiğiniz gibi Bitcoin’lerin küçük birimlerine “Satoshi” adı verildi.

Craig Wright kendini Nakamoto ilan etmişti ve doğal olarak Wright’a kimse inanmadı. Bitcoin Cash hash savaşında rol oynayan Wright, BCH’nin hard fork’lanması sonucunda Bitcoin SV token’larının ortaya çıkmasını sağladı. SV (Satoshi’nin görüşü) Bitcoin hard fork’unun hard fork’u olarak piyasada yer alıyor.

Bitcoin yazılımının öncülerinden Jeff Garzik, kendi düşüncesine göre Floridalı yazılımcı Dave Kleiman’ın Nakamoto olabileceğini ifade etti. Garzik kodlama tarzına ve yaklaşımına bakılırsa Kleiman’ın Nakamoto’ya çok benzer olduğunu ileri sürerken, aynı zamanda Kleiman’ın zekasının da büyük şeyleri başarabilecek potansiyeli olduğunu belirtti.


Kaynak: Cointelegraph

What is Blockchain Technology?

“The practical consequence […is…] for the first time, a way for one Internet user to transfer a unique piece of digital property to another Internet user, such that the transfer is guaranteed to be safe and secure, everyone knows that the transfer has taken place, and nobody can challenge the legitimacy of the transfer. The consequences of this breakthrough are hard to overstate.”

– Marc Andreessen

From a cruising altitude, a blockchain might not look that different from things you’re familiar with, say Wikipedia.

With a blockchain, many people can write entries into a record of information, and a community of users can control how the record of information is amended and updated. Likewise, Wikipedia entries are not the product of a single publisher. No one person controls the information.

Descending to ground level, however, the differences that make blockchain technology unique become more clear. While both run on distributed networks (the internet), Wikipedia is built into the World Wide Web (WWW) using a client-server network model.

A user (client) with permissions associated with its account is able to change Wikipedia entries stored on a centralized server.

Whenever a user accesses the Wikipedia page, they will get the updated version of the ‘master copy’ of the Wikipedia entry. Control of the database remains with Wikipedia administrators allowing for access and permissions to be maintained by a central authority.

Wikipedia’s digital backbone is similar to the highly protected and centralized databases that governments or banks or insurance companies keep today. Control of centralized databases rests with their owners, including the management of updates, access and protecting against cyber-threats.

The distributed database created by blockchain technology has a fundamentally different digital backbone. This is also the most distinct and important feature of blockchain technology.

Wikipedia’s ‘master copy’ is edited on a server and all users see the new version. In the case of a blockchain, every node in the network is coming to the same conclusion, each updating the record independently, with the most popular record becoming the de-facto official record in lieu of there being a master copy.

Transactions are broadcast, and every node is creating their own updated version of events.

It is this difference that makes blockchain technology so useful – It represents an innovation in information registration and distribution that eliminates the need for a trusted party to facilitate digital relationships.

Yet, blockchain technology, for all its merits, is not a new technology.

Rather, it is a combination of proven technologies applied in a new way. It was the particular orchestration of three technologies (the Internet, private key cryptography and a protocol governing incentivization) that made bitcoin creator Satoshi Nakamoto’s idea so useful.

The result is a system for digital interactions that does not need a trusted third party. The work of securing digital relationships is implicit — supplied by the elegant, simple, yet robust network architecture of blockchain technology itself.

Defining digital trust

Trust is a risk judgement between different parties, and in the digital world, determining trust often boils down to proving identity (authentication) and proving permissions (authorization).

Put more simply, we want to know, ‘Are you who you say you are?’ and ‘Should you be able to do what you are trying to do?’

In the case of blockchain technology, private key cryptography provides a powerful ownership tool that fulfills authentication requirements. Possession of a private key is ownership. It also spares a person from having to share more personal information than they would need to for an exchange, leaving them exposed to hackers.

Authentication is not enough. Authorization – having enough money, broadcasting the correct transaction type, etc – needs a distributed, peer-to-peer network as a starting point. A distributed network reduces the risk of centralized corruption or failure.

This distributed network must also be committed to the transaction network’s recordkeeping and security. Authorizing transactions is a result of the entire network applying the rules upon which it was designed (the blockchain’s protocol).

Authentication and authorization supplied in this way allow for interactions in the digital world without relying on (expensive) trust. Today, entrepreneurs in industries around the world have woken up to the implications of this development – unimagined, new and powerful digital relationshionships are possible. Blockchain technology is often described as the backbone for a transaction layer for the Internet, the foundation of the Internet of Value.

In fact, the idea that cryptographic keys and shared ledgers can incentivize users to secure and formalize digital relationships has imaginations running wild. Everyone from governments to IT firms to banks is seeking to build this transaction layer.

Authentication and authorization, vital to digital transactions, are established as a result of the configuration of blockchain technology.

The idea can be applied to any need for a trustworthy system of record.

Authored by Nolan Bauerle; images by Maria Kuznetsov


Source: coindesk